Genel Kurgu

pınar başında çiçek topluyordu oğluna dryope
narin eli bir dala uzandı ve çiçeğini kopardı
dal hırçın hırçın kanamaya başladı
anladı: bir su perisiydi ağaç sandığı
kaçmak istedi, kıpırdayamadı
kabuk bağladı ayakları
bilekleri, dizleri, gövdesi
ve sonunda güzel başı
ne garip, pek sevdiği yeşil
ve bir türlü kopamadığı doğa
onu kendi sonsuzluğuna mahkum etmişti

1992 yılının yağmurlu bir eylül günü, dünyanın muhtelif yerlerinden kalkan uçaklar; elleri kelepçeli, dudakları ve gözleri bağlı insanlarla doluydu. Bu insanların kimisi ağır suçlar işlemiş, kimisi düzelmesine ihtimal verilmeyen akıl hastalıklarına yakalanmıştı. Farklı ırklardan geliyorlardı, farklı yaşlara, yüzlere ve karakterlere sahiplerdi ancak ortak bir kaderi paylaşıyorlardı: Dört tarafı denizlerle çevrili bir adada, dev bir taş kalenin içinde binlerce kişiyle bir yalnızlığa mahkum edilmişlerdi. Dünyayla olan tek bağlantıları hücrelerinin başında bekleyen gardiyanlar ve birbirlerinin sesleri olacaktı ve hepsi; çaresizlikleriyle cezalandırılacaklardı. Dünya kamuoyunca Dryope olarak isimlendirilen ada, böylece tüm suçluların, ve hatta suçsuzların bile düşünmekten nefret ettiği bir korku sembolü haline gelmişti. İnsanın özgürlüğünün bunca kısıtlandırılmasına karşı çıkanların sayısıysa oldukça azdı. Tüm dünyaya hakim olan suçu cezalandırma bilinci, sivri uçlarını toplumların kanayan yaralarına batırmaya başlamıştı, artık devletler Dryope’yi sadece ağır suçlu ve akıl hastalarını değil, siyasi suçlu olarak nitelendirdikleri bireyleri ve kendi menfaatiyle çatışan işler yapanları gönderebileceği bir yer olarak belliyordu. Gönderilen mahkumlar gitgide daha zayıf bir denetleme zincirinin kurbanı oluyorlardı; hafif suçlar işleyen, hatta suç işlediği bile kesin delillere dayanmayan onlarca insan tutuklanarak Dryope’ye giden uçaklara bindiriliyordu.

Gel zaman git zaman, kalenin açılmasından yaklaşık üç yıl sonra; adada çıkan bir isyanda birçok mahkum ve gardiyan hayatını kaybetti. Bir anda koskoca adanın dört bir tarafına dağıldı hücrelerinden kaçan mahkumlar ve canlarını kurtarmaya çalışan gardiyanlar. Kimseyi zapt etmek mümkün değildi o andan sonra. Olay dünya basınında ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Hem mahkumların, hem de gardiyanların yakınları sokaklara döküldü.

Ah, katili kendi eliyle yaratanlar onun kurbanı olunca nasıl da aklanıverir birden! Devletler, ortak bir şekilde alıp yayınladıkları kararla; bundan sonra adada gardiyan bulundurulmayacağını, adanın zaten okyanusun ortasında, asla aşılamaz bir bölgede bulunduğunu, mahkumların bundan böyle daha özenli seçileceğini ve ağır suçlular ile akıl hastalarının adaya bırakılmaya devam edileceğini bildirdi. Düzen yerinden oynamış, kendi kendini yeniden inşa etmişti. Artık mahkumlar uçak veya helikopterlerle gönderiliyor, paraşütlerle her seferinde adanın farklı bölgelerine bırakılıyorlardı. Yemek, tahta ve en çok ihtiyaç duyulan belli başlı malzemeler, kolilerle muhtelif zamanlarda ada sahiline indiriliyordu. Tüm değişen düzene rağmen, devletler hale adanın gücünü kendi menfaatlerine kullanıyordu. Bırakılan mahkumlar arasında birçok siyasi suçlu vardı. Adadakiler, çok nadir durumlar hariç, birbirlerini tanımıyordu ve adanın her tarafında tecavüzcüler, seri katiller ve akıl hastaları kol geziyordu. Yemek ve malzeme kolileri geldiğinde yaralama ve ölümler artıyor, kimi zaman bölüştürme yapılabilse de, çoğunlukla koliler kapanın oluyordu. Zamanla gruplaşmalar ortaya çıkmaya başladı. Siyasi suçlular, hafif bir suç işlemiş olanlar ya da hiç suç işlememiş olanlar birbirlerini bulup güçlerini birleştirmek istiyordu. Kimsenin birbirine güvenemediği bu adada, son çare biraraya geldiler. Aralarına birini alırken ince eleyip sık dokuyorlar, birbirlerinin yanında bile sürekli tetikte olmaya dikkat ediyorlardı. Öncelikli amaçları ise adadaki ağır suçluları ve akıl hastalarını tespit ederek eski kaleye kapatmaktı. Yakalanıp hücrelere konulanlar olmuştu elbet. Ağır suçlu olarak itham ettiklerinin suçsuz olabileceği ihtimalini, yanıbaşlarında tecavüzcülerin ve katillerin dolaştığı korkusu alıp götürüyordu. Buna karşılık, bazı ağır suçlular kendilerini korumak için gruplaşmaya başlamıştı; ancak çoğu kimliklerini belli etmemek adına kutuplaşmalardan uzak duruyordu ve ya yalnız, ya da ılımlı topluluklar içerisinde dolanıyordu.

Her grup adanın değişik bölgelerine konumlanmıştı. Doğal ortamda bulabildikleriyle, küçük kulübeler inşa edilmeye başlandı. Zamanla mahkumların çocukları da olmaya başladı; bunlar adanın yeni yerlileriydiler; hiçbir suçları olmasa da mahkumiyetin kucağına doğmuşlardı. Kaçmak için gemiler inşa edenlerin, türlü planlar yapanların girişimleri hep başarısızlıkla sonuçlandı.

Dryope; dünyanın içinde ama bir o kadar da dışında bir korkular zindanıydı. Hala öyle…

Manifesto

Tüm Rol Oyuncularına

Bir zamanlar farklı yaşlarda, farklı şehirlerde, farklı isimlerde, farklı yüzlerde ve farklı karakterlerde bir kalabalık vardı. Her kalabalık gibi içinde birbirleriyle anlaşabilen, anlaşamayan, birbirlerini seven ve sevmeyen insanlar barındıran, ama onlardan bir yönüyle ayrılan bir kalabalık. Bu kalabalığın sahip olduğu muhtelif özelliklere rağmen, bir de münferit yanı vardı: Huyu, suyu, boyu ve posu ne olursa olsun; bu kalabalığı oluşturan her birey; yazmaktan, okumaktan, kurgulamaktan, düşünmekten ve en önemlisi bunları birlikte yapmaktan keyif alırdı ve belki de onları birarada tutan yegane şey de buydu! Her ne kadar dünya bu sayılanları kendisine mal edebilecek, azımsanamayacak bir nüfusa sahip olsa da bu kalabalık; bu sayılanları hayatının önemli birer odağı haline getirmeyi başarmış az sayıda topluluktan biri olduğunu bilirdi. Bu kalabalık, eskilerin rol oyuncularıydı.

Eskilerin rol oyuncuları, kalitesiz, emeksiz ve yaratıcı olmayan hiçbir şeye prim vermezdi. Eskilerin rol oyuncuları her sitede onlarca karakter alıp herbirinde tutunmaya çalışmazdı. Eskilerin rol oyuncuları kurgu konuşarak geçirilen gecelerin, geyik forumlarında döndürülen muhabbetlerin keyfini de bilirdi, sınırını da. Eskilerin rol oyuncuları, rp sitelerini ikinci evleri olarak görürdü. Belki de bu yüzden, eskiden, rp siteleri çöplüğü diye bir kavram yoktu. Bu yüzden eskiden, o kalabalık bir topluluktu! Yazan, okuyan, paylaşan ve bunları beraber yapan bir topluluk.

Ve sonra, yavaş yavaş başka bir eksene kaymaya başladı ortam. Hayatlarını düzene sokmak için bir süre rp’ye ara veren herkes, geri döndüğünde bıraktığını bulamamanın burukluğuyla yüzleşti bir süre. Kimi kısa, kimi uzun zaman içinde bunaldı ve sadece eskilerin izlerini taşımaktan öteye gidemeyen sitelerden uzaklaştı. Bazısı rol oyununu tamamen bıraktı, bazısı özleminden yeni nesilleri tanımaya, yeni ortamlara ısınmaya çalıştı. Peki… ya biz kimiz? Biz; ara veren, özleyen, geri gelen, umduğunu bulamayan, üzülen; ama yine de buraları terk edemeyenleriz.

Biz, bu yüzden, bir kez daha denemeye karar verdik. Eskilerin sıcaklığını, huzurunu ve keyfini yaşayıp yaşayamayacağımızı, ya da bir başka deyişle yaşatıp yaşatamayacağımızı bilmiyoruz ama deneyeceğiz. Eski ya da yeni, bizimle olmak isteyen, rol oyunu ruhuna sahip çıkmak isteyenlerle yola devam edeceğiz. Ancak bu sefer, üye alımlarımızı başvuru yoluyla gerçekleştireceğiz. Rol oyunu ve rol oyuncu kavramlarından uzak, safi geyikle uğraşan, belli bir standardın altındakileri ne yazıkki kabul etmeyeceğiz. Sitemiz, kabul edilen rol oyuncular dışındakilere kapalı olacak ve her türlü torpilin önlenmesi için, değerlendirme kurulunu kimlerin oluşturduğunu Dryope açılmadan açıklamayacağız.

Tüm rol oyuncularına açık olmayışımızı türlü sebeplerle eleştiren, eskilerin ruhunu yaşatma konusunda iddialı olan bir sitenin sadece kendi kabul edeceği kişilerle yoluna devam etmesini yanlış bulanlara bunun bir tercih olduğunu belirtmek isteriz. Biz, bir rol oyunu sitesinin üyelerine verdiklerinin; üye sayısıyla asla ölçülemeyeceğini düşünüyoruz. Yüzlerce kişinin abuk muhabbetler döndürdüğü, rol oyunlarının uzunlukla ölçüldüğü, kendilerine “admin” diyen birtakım insanların; üyelerinin rol oyunu seviyelerine sıfat biçme hakkını kendinde bulduğu sitelerdense, binlerce üyesi olmasa da üyelerinin birbirlerini ve onu sahiplendiği, sevdiği ve zorundalıktan değil zevkten içinde bulunduğu bir site olmayı tercih ettik.

Yayınlama niyetinde değildik ancak açıkça söylemek gerekirse aykırı bir kurgudaki çoğu rolü herkesin kaldıramayabileceğini göz önünde bulundurarak kurgumuzu da burada paylaşıyoruz. Bize katılmak, bizle olmak istiyorsanız; kendinizi tanıtan, rp hakkındaki düşüncelerinizi anlattığınız, en az iki örnek rol oyununuzu bulunduran belgeyi en geç 30 Haziran 2012’ye kadar ekip.dryope@gmail.com adresine postalamanız yeterli. Ekibimiz en kısa zamanda size dönecektir.

O Kalabalık’tan sevgiler